Festival kapsamında, Ümit Ünal'ın senaryosundan uyarlanan ve Türkan Şoray'ın üç farklı karakteri canlandırdığı Atıf Yılmaz'ın “Hayallerim, Aşkım ve Sen” (1987) filmi, yenilenmiş haliyle ilk kez izleyiciyle buluştu. Beyoğlu Atlas Sineması'nda düzenlenen gösterime filmle Türkan Şoray ile birlikte en iyi görüntü yönetmeni ödülünü kazanan Çetin Tunca ve film ekibi katıldı.
Gösterim öncesinde Zurich Sigorta'nın desteğiyle restorasyonu gerçekleştiren Atlas Post Prodüksiyon ekibi sahneye çıkarak, Atıf Yılmaz'ın restorasyon sırasındaki incelikli yönetmenlik yöntemini anlamaya çalıştıklarını söyledi. Türkan Şoray son kez sahneye çıktığında seyircilerden büyük alkış aldı. Yeşilçam'ın “sultanı” çekimler sırasında yaşadıklarını anlattı. Şoray, filmde canlandırdığı karakterlerden birinin “yıldız” olduğunu belirterek, gerçek hayatta hiçbir zaman “yıldız” olma arzusunun olmadığını vurguladı. Sinemaya olan tutkusunu dile getiren Şoray, “200'den fazla film çektikten sonra yıldız olabilir mi?” Usta sanatçının görüntü yönetmeni Çetin Tunca ile yaşadığı anılar da orada bulunanları güldürdü. Tunca, filmin dikkatle ve dikkatle izlenmesi gerektiğini söyledi.
YEŞİLÇAM'IN SONUNA DOĞRU
Sinema tarihçisi Agâh Özgüç'ün “sinemanın sinemaya baktığı” bir film olarak yorumladığı Hayallerim, Aşkım ve Sen, eski ihtişamını kaybetmeye başlayan Yeşilçam'ın sistem ve ortamının hikâyesine paralel olarak hikâyesini anlatıyor. saf bir senaristin ünlü bir yıldıza olan aşkı. Sinemanın genel cazibesi filmin her anında hissediliyor. Derya karakterinin “Sinema tanrı mı şeytan mı bilmiyorum” sözleri bu noktada dikkat çekicidir.
Hayallerim, Aşkım ve Sen tematik olarak katmanlı yapısıyla dikkat çekiyor. Senarist Ümit Ünal'dan Atıf Yılmaz'a kadar filmdeki karakterlere de yansıyan yoğun sinema tutkusu ve Beyoğlu aşkı izleyenleri gözyaşlarına boğmayı başarıyor. Film, buradaki rolleriyle ön plana çıkan Türkan Şoray'ın o zamana kadar takip ettiği Yeşilçam konumunu ele alması açısından ilk olma özelliği taşıyor.
FİLMİN KONUSU
Filmin içeriğine gelecek olursak senarist Coşkun (Oğuz Tunç), çocukluğundan beri ünlü yıldız Derya Altınay'a (Türkan Şoray) aşıktır. Öyle ki oynadığı kurgusal melodramatik filmin kahramanları Nuran ve Melek, zıt karakterlerle genç adamın hayatına sızmıştır. Coşkun yeni umutlara yelken açarken iki hayal de giderek “unutulmaya” başlar. Çünkü Coşkun, Derya'yla tanışmanın bir yolunu bulmuştur. Onu rüyalarında canlandıran kurgusal bir aşk hikayesi yazar, bu senaryo daha sonra filme çekilir ve Derya başrolde yer alır ancak ortaya çıkan film, büyük ölçüde yapımcıların müdahalesi nedeniyle beklentilerden uzaktır…